20 Haziran 2012 Çarşamba

Benim Tweetim Benim Kararım !!

Sevgili Twitterlılar, Facebooklular, Msnliler, Yonjacılar, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum...
 
Siz bu satırları okurken annem bana ayaklarını kaldır orayı da süpüreceğim diyor, bu saatte elektrik süpürgesi mi açılır demek tabi ki yemiyor..

Bugün sizlere son zamanlarda başıma çok gelen ve bir o kadar da beni sinir eden bir olaydan bahsedeceğim.. Beni bilen vardır, bilmeyen vardır ya da yeni yeni tanıyamaya çalışan vardır, olmadı ne işim var ulan seninle deyip arkasını dönen vardır. Ama beni bilen bilir ki ben meslek olarak maalesef reklamcıyım.. Mesleğimin getirmiş olduğu zorunluluklardan biri de her yeni oluşumu yakından takip edip, inciğini çıncığını çıkartmak.. Twitterla da tanışmam böyle oldu... ( Ekran bulanıklaşır )

Yıl 2009.. Twitter Türkiye'de 'lan bu da neymiş' diye kafamızda deli sorular, kolayca sevemediğimiz bir mecraydı..Sonrasında popüler kültür tabi ki oraya da el attı ve herkesin, her ergenin, her dangalağın, her aydının, her malın, her ruh hastasının, her saçmalığın ve her iyi insanın yer aldığı sanal bir dünya haline geldi.. Bir çoğunuz yataktan uyanır uyanmaz Twitter'a bakıyorsunuz. Çünkü artık orası sizin için bir yaşam alanı...


2009 yılından bu yana kullandığım hesabımda her şey yolundayken, yaklaşık 3 aydır enteresan insanlarla uğraşmaktayım.. 

Bu mecrayı çok sevdiğim doğrudur. Ama burada özgür ve demokratik bir biçimde, herkesin kişisel haklarına ve değerlerine (ne kadar inanmasakta) saygı göstermek zorundayız. Bu bilince sahip olmayan insanların artık rahatsızlık verdiğini dile getirmek istiyorum. Benim atmış olduğum tweet beni ilgilendirir, zaten senin istediğin gibi bir tweet atsam kendi hesabımdan değil, senin hesabından atarım. Tweet benim, hesap benim sanane kardeşim !!!

Biz binlerce katılmadığımız, sinirden dişlerimizi kemirdiğimiz tweetlerle karşılaşmıyor muyuz? Elbette karşılaşıyoruz. Bugüne kadar kimsenin atmış olduğu tweet yüzünden kimseye sarmadım. Hee sardıysam da  kesin o tweette benim ismin geçiyordur.

Ben hiç bir zaman kendimi fenomen olarak tanımlamadım. Ben burada yazılarıyla ve fikirleriyle var olan bir adamım. Ama öyle bir fesatlık ve kıskançlık almış ki insanların gözünü, ne yapsam da saldırsam diye herkes pusuda. Son zamanlarda gerçekleştirilen bir olaydan bahsedeceğim sizlere... Biliyorsunuz saçma salak takipçi uygulamaları var. Bu uygulamalar sayesinden takipçi kazanabiliyor ya da satın alabiliyorsunuz. Bu hesaplar şuan Twitter tarafından incelenmekte. Eğer böyle bir uygulama kullanıyorsanız hemen vazgeçin. Çünkü kısa süre sonra bu hesaplar Twitter tarafından kapatılacak. Millet başkasının hesabına feyk takipçiler yüklüyor, daha sonra bu adam takipçi satın aldı diye rezil ediyor. Adam gece yatıyor her şey normalken, sabah kalktığında hesabında binlerce feyk hesap var. Bunu neden yaparlar?

Ayrıca fenomen diye tabir edilen insanlara laf atılırken, aslında lafı atanların hepsi onun yerinde olmak isteyen adamlar... Bu tweeti RT almak için yazmışsın diyen adamlar var. Arkadaşım senin burada olma sebebin Unicef yararına mı? Ayrıca sanane? Hadi öyle yaptım diyelim, bu seni ne kadar ilgilendirir? Sen o insanı ne kadar tanıyorsun da bu adam samimiyetsiz tweet atıyor diyebiliyorsun. Her saldırganlık gizli bir hayranlıktır.

En son başıma gelen olay, Leyla Zana'ya verilen hapis cezası için, 'bu ülkede adalet sadece kadın ismi' diyerek tepki verdim. Profilinde Türk bayrağı olan adamı PKK sempatizanı mısın diye suçlayabilecek kadar ruh hastaları ve akıl sağlığından şüphe duyduğum insanlarla karşılaştım..

Artık buradan zevk almamaya ve giderek soğumaya başladım. Bunları yazma sebebim belki de bir arkadaşa dert yanmak, belki de bunu yapan varsa aranızda (bana ya da başkasına) bizleri anlayabilmesini sağlamaktır.

Kimse sizin attığınız tweet ile sizi yargılayamaz, kimse de milletin tweetiyle kimseye salça olamaz. Bu zamana kadar sustum ve hiç ağzımı bozmadım. Eğer küfür ettiğimi görürseniz önceden bilin ki sebebi bu kazmalar..


Efendim herkese saygılar...

9 Haziran 2012 Cumartesi

İlk çocukluğumuz gider..

Öyle garip bir hayat yaşıyoruz ki, ne dünü belli yarınlarımızın, ne de bugünü.. Ne sevdalara malzeme oldu bu yürek, bir o kadar da kahpeye dost diye sarıldık bilmeyerek... Biz insanoğlu aslında kendimizi kandırıyoruz. Asla gitmez dediklerimize, kendimizi el sallarken buluyoruz..

Biz terkedilmekle nasırlaşan yüreklerin sahibi, bir anda yağabilen gözyaşının bedenleriyiz.. Konu gitmek olunca, hepimiz işinin ehliyiz.. Aslında her şey mümkün var olan tabiatta... Giden dostlarıma, aşklarıma ve dik durmak adına aldığım kararlarıma kızamam.. Kim olsa giderdi.. Hatırlasana, bu ne başlangıçtı ne de finaldi.. Kim ilk gidendi?

http://www.ajegu.com/wp-content/uploads/2010/06/23247693ou5.pngSeneler sadece kemiklerimize yarıyor. Bir o kadar boy atmış olsam da, kırışıklar yüzümü sarsa da, bir yerlerde hep çocukluk kalıyor. Aslında seni terk eden de ilk çocukluğun oluyor..

Ama ben ona da kızmıyorum. Onun da bir sebebi vardır. Kendine göre haklı olduğu tarafları da vardır. Artık benimle olmak istemiyordur. Ruhum ona ters düşüyor, kendine beni yakıştıramıyordur.. Çocukluğum o benim.. Ne diyorsa doğrudur..

Ama keşke beni uyarsaydı. Gitme onunla, sevme onu, sarma o dostu, kanma ona deseydi.. Benim oynadığım saklambacın, yakartopun, seksekin hiç mi hatrı yoktu? Aslında hepsinde yanımda olan tek oydu... 

En savunmasız anlarımda beni korumadı mı? 'Daha o çocuk' diyerek kollamadı mı? İşte ben o yüzden ona da kızamam... Vardır elbet benim de bir hatam..

Kirleneceğimi nereden bilirdim? Dedikleri gibi kirlenmek güzel değildi... Demek ne kadar çok kirlendik ki, çocukluğumuz bizi terk etti...

Şimdi kalabalıklar arasında bazen ona rastlıyorum. Sokak aralarında onun sesini duyuyorum. Parklarda görür gibi oluyorum. Benimle olmasa bile, onu bir minik bedende buluyorum.. Bazen eskisi gibi gazozla, bazen de şekerleme ile gönlünü alıyorum..

Ben bunca giden gördüm.
Ama en çok seni özlüyorum.
Benim güzel çocukluğum...