29 Mart 2012 Perşembe

Tarih 13.07.1995 Yer: ;Aylin Düğün Sarayı

Çocukluğuma dair en sevdiğim eşyam ne diye sorarsanız bir an düşünmeden atarim derim. Bu nesilin popüler kültür ile tanıştığı ilk yıllar.Gerçi bizim nesil belki de en garip olanı. Miskette oynadık Playstation da, kara lastikte giydik Dolce Gabbana da. 

Ama o atari benim hayatıma ne getirdi, ne götürdü ?

Mevsim yaz, kapının önünde toz duman bir halde , ter su içinde, yine bir patlak topun peşinde, tabi ki  tüm mahalle...

Derken babam yanaştı kapı önüne. Elinde büyük ebatlarda bir kutu.Babam; ' Murat bak sana ne aldım' dedi. Ben tabi o ebatta bir paket gördüm. Durur muyum?  Bir topuk Murat evde.

Paketi açtığımda karşılaştığım manzara belki de en mutlu çocukluk anlarımdan birine sebep. Apar topar bir nefeste kurdum ve akşam yemek saatine kadar bir an olsun başından ayrılmadım.

Zorla getirildiğim sofrada tek amacım bir kaç kaşık ağzıma atıp derhal mesaiye devam etmekti.
Her şey planladığım gibi gidiyordu. Bir kaç kaşıktan sonra ayaklandım ve kapıya doğru yöneldim. Tam o sırada duyduğum ses beni bir balmumu heykeline dönüştürmüştü...


- Murat bu haftasonu sünnet oluyorsun !

Bu sözden sonra gözümün önüne Selvi Boylum Al Yazmalım'dan bir sahne geldi..

- Sünnet neydi? Sünnet Ali'nin bir hafta sokağa çıkmama sebebiydi...
- Oğlum korktu mu acaba ?
- Ziyanı yok babam öyle istiyor.
- Yavaş yavaş mı söyleseydim ?
- Senin oğlunum işte baba korkmasana
- Aslan oğlum benim, en sevdiğim türküm
- Elvada çocukluğum, merhaba erkekliğe ilk adım...

Bu işin en keyifli yanı Kapalı Çarşılarda gezmeler, Mısır Çarşı'sında oyuncak diye tutturmalar, elinde asa işte ben Şehzade diye buna derim arkadaş !

Derken hesap döndü sap döndü gün geldi keser bize döndü...

Mahallede davullar, zurnalar, kurulmuş sofralar...
Kafamda şimdi ne olacak diye bir soru var ? Korkuyorum, resmen içime içime sıçıyorum.
Annemin gözler dolu dolu. Kapıya dört araba yanaştı. Babam, kirvem, amcamlar ve göründü cellat...

O gün sünnet olacağımı bilmesem kendisini su tesisatcısı zannederdim. Çünkü elindeki çantanın aynısını, babam takım çantası olarak kullanıyordu. Ulan tamam yok balta, yok satır bizi korkuttular da, bu iş ingiliz anahtarıyla,14-16 alyanla da olmaz herhalde...

Derken cellat kükredi.. 'Yatırın' !
O an annem ağlayarak odadan çıktı. Bir evlat yanında babası olsa bile, hep anneden meded umuyor. Anneler bambaşka...

Aa Murat bak burada ne varmış, yok yok bitiyor bitiyor, bakma oraya bakma , hadi bu iş bitsin gidiyoruz lunaparka...

Ve oldu da bittii maşalahhhh...

İşin artık keyfini sürmek bana kalmıştı. Gün gelmiş, arabalar süslenmiş, kıyafetler çekilmiş düğün bayram edilmişti.

Babamın sünnetimle ne kadar gurur duyduğunu, ne kadar mutlu olduğunu ve bunu ne kadar istediğini düğün davetiyemde yazan yazı ile anlıyacaksınız...

Duydunuz mu ?
Ah şu babam yok mu aklına taktı beni 13 Temmuz'da kestirecek şeyimi. Düğün dernek kurmuş elaleme yayar gibi.Sünnet ediceklermiş beni tıpkı bir muzu soyar gibi.Dedim bu iş bitsin fazla zaman geçmeden,biraz daha büyüyüp iş satıra düşmeden.O gün siz de buyurun görün halimi ben Murat Tavlı beklerim hepinizi...

Keşke benim ağzımdan yazmasaydı...

7 yorum:

  1. Anlatımınız gerçekten çok güzel, keyifle okuyor insan, kaleminize sağlık. Fakat sorun blog unuzun renk ayarlamalarında birazcık gözü yoruyor, eleştiriye açık olduğunuzu düşündüğüm için yazıyorum.

    YanıtlaSil
  2. ki ben okuyana kadar renk değişimi gerçekleşmiş artık göz yormuyor :)

    YanıtlaSil
  3. Renk olarak bu standartı devam ettireceğim. Yorumunuz ve uyarınız için çok teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  4. keyifliydi anlatım salt ve öz :)

    YanıtlaSil
  5. Bayildim yaa cok eglenceliydi :D

    YanıtlaSil
  6. ''En dibi gördüm. En dibin en demirbaşı oldum. Sustum, durdum, bir adım atmak için bile yorgundum...'' Büyük bir uyanış için bunları yasamak ve hissetmek önemli..Hayatı dolu dolu yaşayanlardansınız.Diliniz akıcı, cümleler oturaklı..Tebrikler..

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar akıcı bir dille yazıyorsunuz bütün yazılarınızı okudum. Tebrik ediyorum sizi

    YanıtlaSil